WNU İstanbul Yorumları – Dr. Çetin ERTEK

WNU İstanbul Nükleer Teknoloji Kursu’nun katılımcılarından Sayın Dr. Çetin Ertek’in, üyesi olduğu enerji grupları için kursun tüm sunumlarını özetle değerlendiren yazısını kendisinin özel izinleriyle burada yayınlıyoruz.

DEĞERLİ OKURLARIMA “GÜNÜMÜZDE NÜKLEER ENDÜSTRİSİ” ÜZERİNE YAPILAN WNU KURSU HAKKINDA BİLGİ  

Günümüzde Dünya Nükleer Endüstrisi temalı WNU kursu, 24-26 Nisan 2019 tarihlerinde, İstanbul’da başarı ile yapıldı. WNU, Dünya Nükleer Üniversitesi’nin kısaltılmışıdır. Ben bu kuruluşu hiç duymamıştım. Sanal Üniversitenin merkezi Londra’da imiş. Dünya Nükleer Birliğinin (World Nuclear Association) bir dalı. 

Değerli arkadaşım Dr. Necmi DAYDAY, birkaç yıl önce NUTEK A.Ş. adlı bir danışma şirketi kurmuştu. Necmi Bey WNU ile temas kurarak bu güzel kursun İstanbul’da yapılmasına ön ayak olmuş. 

Kursta nükleer endüstri ve yeni giren ülkelerin meseleleri hakkında pek çok güncel şey öğrendik. Verilen dersler dünya çapında 14 uzman tarafından çok iyi hazırlanmıştı. Bilgiler derin ve yoğundu. Slaytlar, grafikler ve resimlerle çok zengindi. Son derece geniş kapsamlı ana konular fevkalade profesyonelce ana hatları ile net ve anlaşılabilir şekilde sunuldu. Sabah 08.00 den akşam 18.00 lere kadar harıl harıl çalıştık. Birbirinden değerli konuşmacıları dinledik. Onlara sorular sorduk, tartıştık. Kahve molalarında, öğlen yemekleri aralarında keyifli sohbetler yaptık.

Kursun sonunda tüm katılımcılara WNU sertifikasının verilmesi de herkesi onurlandırdı. Her birimiz sahneye davet edilerek eğitmen uzmanların elinden sertifikalarımızı aldık. Umarım WNU uzmanları, NUTEK ve katılımcılar arasında oluşan bu güzel iletişim ve etkileşim kurs sonrasında da devam eder.

 1.BÖLÜM 

Açılış konuşmalarının ardından ilk sunumu yapan konuşmacı Agneta RISING, World Nuclear Association (WNA) Genel Direktörü, Overview and Prospect of Global Nuclear Energy Developments (including in the MENA countries) başlığı altındamükemmel bir konuşma yaptı. Dünyanın en önde gelen kadın liderlerinden olan RISING, WNA’nın web sitesinde pek çok bilginin ücretsiz olarak elde edilebileceğini anlattı. Büyükelçilere, bakanlara verdikleri çeşitli kurslardan bahsetti.  Dünyada halen 56 GWe gigawatt elektrik enerjisi üreten 55 yeni reaktörün inşa edilmekte olduğunu bildirdi. Rising ‘in konuşmasından aldığım notlar şöyle: “İklim değişmesini önlemek için, atmosfer ortalama sıcaklığını 1,5°Cdüşürmek için nükleerin halen planlanandan 2.5 kat daha arttırılması gerekmektedir. Fosil yakıtlı santraller yüzünden 7 milyon insan her yıl ölmekte. Yaş ortalaması 24 ay kısalmaktadır. Harmoni içinde yaşayabilmek için 2050 yılına kadar dünyada 1000 yeni reaktörün devreye girmesi lazım. Suudi Arabistan 2020-2040 arasında 17 gigawatt elektriklik santrali devreye eklemeyi planlıyor. Birleşik Arap Emirlikleri 1200 MWe lik nükleer santrali şebekesine katmaya çalışıyor. Fransa elektriğinin %75’ini nükleerden üretmekte. Türkiye yeni nükleer reaktörler kuruyor. Akkuyu’da 4, Sinop’ta 2 ve İncekum’da. Çin’de çok daha fazla nükleer reaktör olması lazım. Halen inşa halinde olan reaktörlerin de tamamlanmasıyla yakında 58 gigawatt elektriği nükleerden üretecek. Japonya da hazırlıklarını yapıyor. Kore de aynı şekilde. Aynı tip reaktörlerin, bütün ülkelerde daha hızlı inşa edilmesi için çok kompakt, özel bir lisans mekanizması (site specific licencing) hazırlanıyor. Reaktörlerin güvenilir, ödenebilir ve temiz (reliable, affordable and clean) olması gerekiyor. Atmosferimizi kurtarmak için her hâlükârda 2050’ye kadar nükleerin katkısının %25 olması gerekiyor (Şimdilerde %11’lerde)”. 

Shah Nawaz AHMAD, Nuclear Fuel Cycle and the Use of Thorium for Nuclear Energy (Nükleer Yakıt Çevrimi ve Toryumun Nükleer Enerji için Kullanımı) konulu sunumundatoryum politikalarına değindi. Dünyada sadece üç ülkenin, Çin, Hindistan ve Türkiye, ulusal güç politikaları içine toryumu dahil ettiklerini, OECD-NEA tarafından yakın bir zamanda çıkan bir raporda toryumun yakıt olarak kullanımının uzun vadede makul, mantıklı ve güvenli olduğunun belirtildiğini, toryumun doğada uranyumdan üç kat daha fazla bulunduğunu anlattı. Zengin toryum rezervleri açısından Hindistan’ın en başta, Türkiye’nin altıncı sırada olduğunu gösterdi. Sonrasında nükleer yakıt olarak toryum kullanımı hakkında önemli ayrıntılı teknik bilgiler verdi. Buraya sadece notlarımdan birkaç cümleyi aktarabileceğim. “Toryum oksit (thoria) ergime noktası çok yüksektir 3300°Cda erir. Nötronların enerjisi 1MeV ve yukarısına çıktığında Th232 hızlı nötronlarla fisyon yapabilir. Düşük enerjilerde yapmaz. Bu nedenle hızlı ergimiş tuzlu ve diğer Gen IV reaktörlerinde fisyon başlatmak için uranyum veya plütonyum içeren yakıtlarla birlikte kullanılabilir. Toryum reaktörlerinde transuranyum elementleri çok az miktarda meydana geldiği için bu reaktörler tercih edilir. Toryum reaktörleri %84 stabil, kararlı nüklidler üretir. Plutonyum üretmediği için bomba yapılamaz. Toryumda uluslararası iş birliği uranyuma nazaran azdır. 1944’te Şikago Üniversitesi toryumda ilerlemeler kaydetmişti. Weinberg’in tavsiyelerine uymayıp, reaktörlerde plutonyum üreten uranyum kolunu tercih ettiler. Toryumlu reaktörlerden atıkları içinde yakıp enerji elde edilebilir. Atık hacmi çok küçültülebilir. Toryum reaktörleri patlamaz. Ergimiş tuz 850°Cgelince alttaki tıpa erir nükleer malzeme deposuna otomatik olarak döner”.    AHMAD ayrıca bilinen tüm reaktör sistemlerinde toryum yakıt kullanabilme olasılıklarını, fiziksel parametrelerini vererek anlattı.  En merak ettiğimiz hususlarda toryum esaslı yakıt çevrimi geliştirmenin avantajlarını özetledi. Konuşmasının son bölümünde Hindistan’ın çok etkileyici nükleer güç programının üç fazda (PHWRs, FBRs, Breder reactors) gelişimini ve toryum çevrimini geliştirme programlarını nefeslerimizi tutarak dinledik.

Toplantının yapıldığı salonun duvarında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın 200 nükleer güvenlik kitabının büyük bir tablosunu asmışlardı.

Güzel bir yemek molasının ardından konuşmacı sırasında Abel Julio GONZALES vardı. GONZALES’in fevkalade ilginç anlatımı olan tanınmış bir uzman olduğunu NUTEK deki arkadaşlarımızdan duymuştuk. Radioactivity and Radiation in Nuclear Energy: Knowledge, Experience and International Safety Regime (Nükleer enerjide radyoaktivite ve radyasyon: Bilgi, Deneyim ve Uluslararası Güvenlik Rejimi) konu başlığı hepimizin bildiği nükleer enerjinin temel kavramları olduğu için baştan pek ilginç bulabileceğimi düşünmemiştim doğrusu. Ancak Abel sunumunun hemen başında neden böyle bir konuşmaya gerek duyduğunu “radyoaktivite ve radyasyonnükleer enerjinin düşmanlarıdır. Bu nedenle, nükleer uzman olarak sizler; radyoaktivite, radyasyon seviyeleri ve etkileri ile ilgili soruların muhatapları olarak bilgili ve deneyimli olmak durumundasınızcümleleriyle açıklayarak başladığı konuşmasında hepimizi adeta esir aldı. Sunumu bir ders değil baştan sona keyifle ilgiyle dinlenen nükleer şiir gibiydi, şarkı gibiydi. Öylesine bir sunum yaptı ki anlatılamaz ancak dinlenmesi gerekir.

Daha sonra Küçük Modüler Reaktörler konulu yuvarlak masa oturumu (Round Table:
Small Modular Reactors-SMR's
) yapıldı.  NucAdvisor Consulting şirketinden Jean-Philippe GIRARD, oturumun koordinatörlüğü yürüttü.  WNA’dan Muhammad RABABAH ve Shah Nawaz AHMAD, IAEA dan Stefano MONTI, Pillsbury’den Elina TEPLINSKY, Rosatom MENA dan Sergei MIKHEEV ve NUTEK A.Ş. den Necmi DAYDAY oturumda yer aldılar.


GIRARD, takdim konuşmasında SMR ları küçük güzel olarak tanıttı. Taşınabilir reaktörlerin avantajlarından ve problemlerinden bahsetti. Atmosferimizdeki CO2 yi azaltmamız için 200-300 MWe’lik SMR reaktörlerinden binlercesinin üretilmesi gerekli olduğunu belirtti. Buz kıran gemilere yerleştirilen MSR reaktörleri (inşa zamanı 2-5 yıl), LFR’ler (2-5 sene), SFR reaktörleri (2-5 sene). SMART gaz reaktörleri, petrol rafinesi için reaktörler, ısı üretimi reaktörleri, hidrojen eldesi için yapılan nükleer reaktörler hakkında bilgi vermeleri için sözü diğer konuşmacılara bırakacağını söyleyerek ilk sözü Elina TEPLINSKY’ye verdi.  

Elina TEPLINSKY küresel enerji talebi artış senaryolarına istinaden enerji piyasası göstergelerini gözden geçirerek büyük reaktörler ve SMR lar arasında bazı anahtar farklılıkları karşılaştırdı. Kapital maliyeti, inşaat süresi, piyasa riskleri, faiz oranları, lisanslama riskleri, siyasi riskler vb. Ardından SMR finansmanını kolaylaştırıcı faktörleri anlattı. İnşaat riskinin daha düşük ağırlıklı ortalama sermaye maliyeti (WACC) anlamında olduğunu söyleyerek SMR projelerinin finansmanı için potansiyel kaynakları işaret etti. TEPLINSKY, nükleer endüstriye danışmanlık yapan ve çeşitli ülkelerde ofisleri olan bir Amerikan şirketinde hukukçu.

GIRARD’ın söz verdiği ikinci konuşmacı önemli bir konumda olup Uluslararası Atom Enerjisi Ajansını temsilen gelen Stefano MONTI (Head of Nuclear Power Technology Development Section of the International Atomic Energy Agency-IAEA) idi. IAEA’ya katılmadan önce, İtalya’nın ENEA kuruluşunun direktörlüğünü yürütmüş, GEN-III ve SMR sistemlerinin lisans problemleri ile uğraşmış. MONTI son yıllarda sıkça duyulan SMR ları çok güzel şekillerle net olarak anlattı. SMR ları daha kısa inşa süreleri, daha basit tasarımları, güvenilirliğin daha arttırılması potansiyeli, reaktörün kurulacağı alanlarda esneklik, şebekeye uyum gibi çeşitli avantajlarıyla tanıttı. Halen mevcut 56 SMR tasarımını soğutucu ve nötron spektrumuna göre altı kategoride özetledi. Tüm dünyada SMR teknolojilerinin gelişme sürecini dünya haritası üzerinde ülke bazında, teknolojiyi geliştiren ülkelerin (Arjantin, Kanada, Çin, Fransa, Kore Rusya Federasyonu, Birleşik Krallık ve ABD) statüsünü ve başarılarını vurgulayarak anlattı. SMR teknolojisine yeni giren ülkelerin (Suudi Arabistan, Endonezya, Ürdün, Polonya, Tunus) statülerini özetledi. IAEA’da sorumlu olduğu bölümün faaliyetleri kapsamında teknik çalışma gruplarının ve SMR düzenleyici forum sekretaryasının son çalışmalarını özetledi. Böylece çok merak ettiğimiz ve ilgi duyduğumuz SMR lar hakkındaki son güncel bilgileri en yetkili kişinin etkileyici anlatımıyla öğrenmiş olduk.

Daha önce toryum konusunda dinlediğimiz Shah Nawaz AHMAD ise konuşmasında SMR ları yeni giren ülkeler açısından enerji talebi, finans, fiziksel alt yapı, iklim değişikliği, enerji emniyeti gibi kavramlar çerçevesinde artılarıyla değerlendirdi. Daha sonra temiz enerji seçenekleri arasında bazı mukayeseler yaptı. Mesela arazi kullanımında 225 MWe gücündeki bir rüzgâr çiftliği için yaklaşık 60 bin dönüm, güneş panelleri için 2400 dönüm, aynı güçte veya üzerinde SMR için ise sadece 15 dönüm arazi gerektiğini anlattı. Teknolojik büyümenin bir ulus üzerindeki etkisini anlatan en hatırda kalan slayt ise “ilerleme çarkı” olarak gösterdiği bir karikatürle Hindistan örneğiydi. Hindistan 1950’li yıllarda yetersiz finansal kaynaklar, kısıtlı bilimsel insan gücü, katı teknoloji transferi yasağı koşulları altında iken, “son derece küçük bölünebilir enerji kaynağından yararlanma” stratejisini benimsedi.  R.K. Laxman’ın Nehru’nun sıradan bir adamı nükleer çarklı bir yük arabasında sürerken resmeden bu ünlü karikatürü Nehru’nun Atom Enerjisi Kuruluşu Trombay'ın resmi olarak açılışını yapıp Hindistan’ın (ve Asya’nın) ilk reaktörü APSARA devreye alındığında 1957 yılında Hindistan Times’da yayınlanmış. Karikatür slaydının hemen arkasından gelen fotoğrafta görünen TAPS (2005 yılında devreye alınan PHWR 3. ve 4. üniteleri 2x500 MWe ) ile halen inşası devam eden Kakrapar (PHWR 4x700 MWe) santrallarına ve dinamik programlarını takdir etmemek mümkün mü? 

AHMAD’ın ardından WNA adına konuşan Mohammad RABAHAH, reaktör teknolojilerini gözden geçirerek dünyada mevcut reaktör teknolojilerinin tasnifini; reaktör tasarımlarının olgunlaşma durumuna, hazır olma ve mevcut güvenlik göstergeleri vb durumuna göre gözden geçirdi. Kısa vadede yapım aşamasında olan, tasarımları gözden geçirilen veya lisanslama halinde olan SMR teknolojilerini anlattı. SMR tasarımları olan 7 ülkede, reaktör tasarımlarının durumlarını, satıcı firmaları, potansiyel alıcıları bir tablo halinde gayet güzel bir tarzda özetledi.

Rosatom MENA adına Rus konuşmacı Sergei MIKHEEV, kısa dönemde SMR lara neden ihtiyaç olduğu ve bu projelerin uygulanmasının yararları üzerinde durdu. Küresel enerji piyasasında yaygınlaşması beklenen SMR çözümlerini anlattı. Sanırım bu alanda en merak ettiğimiz küçük Rus reaktörleri, yüzer gezer nükleer reaktörler ve buz kıranlardı. MIKHEEV’den Rusya’nın 400 reaktör /yıl dan fazla buz kıran filosu işletme deneyimleri olduğunu öğrendik. RITM serisi küçük reaktörlerin iki farklı yönde; i- kıyı alanlarında optimize edilmiş FNPP (Akademik Lomonosov örneğindeki gibi yüzen santraller) ile ii- iç kesimlerde ise sabit santraller olarak tasarımının geliştirilmekte olduğunu anlattı. RITM serisi reaktörlerin imalatı, taşınması ve montajı ile ilgili görselleri ile konuşmasını tamamladı. Rosatom’un tüm taleplere çözüm sunabilecek RITM serisi SMR larla kısa bir sürede piyasaya çıkmaya hazırlandığını algıladık.

Son konuşmacı olan NUTEK Enerji başkanı Necmi DAYDAY, nükleer enerji denince Türkiye’de hem teorik hem deneysel alanda, TR-2 reaktörünün tasarımı dahil onlarca çalışmasıyla en önde gelen isimlerdendir. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansında müfettiş olarak çalıştı. Pek çok ülkenin nükleer santralinde güvence denetimi yaptı. DAYDAY konuşmasının başında, SMR’ları oturum başkanı GIRARD gibi “küçük güzeller” olarak ifade etti. 1950-1980 yılları arasında tüm dünyada geliştirilen reaktör tiplerini kısaca tanıttı.  Gelişmekte olan ülkeler için SMR ların artılarını şu maddelerle özetledi: Küçük nükleer üniteler daha az ön yatırım gerektirir.  Özel yatırımcılar finansı karşılayabilir. Prefabrik modüler bileşenler sevk edilebilir ve yerinde monte edilir. İnşaat süreleri büyük reaktörlere kıyasla çok kısadır. İşletme maliyetleri düşüktür. Yakıt ikmal süresi arasında daha uzundur. Yeraltına veya su altına gömülebilirler.

Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de çok sıkça konuşulan SMR’lar konusunda kafamız karışıktı ve çok sorularımız vardı. Bu açık oturumda en yetkin kişilerden tüm merak ettiğimiz konuları öğrendik. Fevkalade etkin bir oturumdu. 

2.BÖLÜM 

Kursun ikinci günü ilk oturum sabah erkenden Hint asıllı Uzman Shah Navaz AHMAD’ın Nuclear Law, Security and Non-proliferation (Nükleer Hukuk, Emniyet ve Silahsızlanma) başlıklı sunumuyla başladı. AHMAD,  Generation of India Ltd. (NPCIL) senior positions. World Association of Nuclear Operators (WANO) Tokyo. IAEA ve Atomic Energy of Canada Ltd (AECL) bölüm başkanı. Fevkalade bilgili ve deneyimli. Kendisi ile kursun ilk gününde kahve molasında 20 dakika kadar toryum reaktörlerinin metalurjik ve operasyon özellikleri üzerinde sohbet etme imkanını buldum. AHMAD sunumunda önce nükleer faaliyetleri yürütmek, bireyleri, mülkleri ve çevreyi korumak için yasal çerçeve sağlamak üzere oluşturulan nükleer hukuk amaç ve esaslarını kronolojik olarak nükleer hukukun gelişme sürecini ve karakteristiklerini anlattı. Ardından 3S denen Safety, Security, Safeguards (güvenlik, emniyet, güvence) tanımları ve bu kavramların komponentlerini anlattı. Nükleer hukukun uluslararası alanda yaygın kabul gördüğünü, karmaşık ve çift amaçlı olduğunu hem düzenleme hem de promosyonu kapsadığını ifade etti. Nükleer yükümlülük (nuclear liability) konusu ise Akkuyu ile ilgili olarak en fazla tartışılan konulardan olduğu için anlatılanların ışığında BOO modelinde herhangi bir kaza durumunda sorumluluk meselesini  algılamaya çalıştık.

İkinci günün ikinci konuşmacısı, NUTEK Enerjiden B. Gül GÖKTEPE,Organizational and Human Aspects of Assuring Safety and Security Culture (Güvenlik ve Emniyet Kültürünü Tesis Etmenin  Organizasyonel ve İnsan Davranışları Yönleri) başlıklı ilginç ve dikkat çekici bir prezantasyon yaptı. GÖKTEPE, Türkiye’de en geniş spektrumlu nükleer uzmanlardan. BSc’sini Sussex Üniversitesi’nde yaptı, Londra Üniversitesi’nde MSc’yi nükleer mühendislik dalında bitirdi. Birçok seneler TAEK’te çalıştı. IAEA burslarını kazanıp Amerika’da ANL’de ve Kanada’da Chalk River’da çalıştı. Karadeniz Uluslararası Çevrecilik ödülünü aldı. Nükleerde Kadın Örgütü’nün WİN (Women in Nuclear) Türkiye başkanı oldu. Viyana’da 2011-2014 yılları arasında nükleer ateşe olarak çalıştı. Viyana Daimî Temsilcisi Büyükelçiye danışmanlık yaptı. GÖKTEPE sunumunda, güç reaktörlerinin emniyetini ve güvenliğini sağlamada kurumsal ve insanlardan kaynaklanan güvenlik kültürü faktörleri konularında önemli açıklamalarda bulundu. Nükleere yeni giren ülkelerde güvenlik kültürünün oluşturulmasındaki aşamalardan bahsetti. “Faith Versus Safety” üzerinde durdu. İnsan hatalarında stresin etkileri üzerinde konuştu. Dünya nükleer güç operatörlerinin birliğinden bahsetti. Viyana’daki görevi sırasında yakından izlediği, Ajansa üye 42 devletten yaklaşık 180 uzmanın iki yıldan fazla süren kapsamlı bir uluslararası iş birliği çabasının sonucu 6 cilt halinde hazırlanan Fukushima teknik raporunun ana hatlarını özetleyerek raporun güvenlik kültürüne vurgusunu anlattı.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK) Anıl B. BÖLME, Turkish National Regulatory Approach to Safety, Security and Licensing (Güvenlik, Emniyet ve Lisanslamada Türk Ulusal Düzenleme Yaklaşımı)başlıklı konuşmasında Sinop Nükleer Güç Projesi’nin lisanslama hazırlıklarını anlattı. BÖLME, Sinop NPP ’nin lisanslama projesi menajeridir. Özel bir gruba başkanlık ederek, nükleer güvenlik kaidelerinin, uluslararası sözleşmelerin detaylarını tanzim etmektedir. Türkiye’deki yeni nükleer kanunun ve yükümlülük kanunlarının hazırlanmasında rol almıştır. Hacettepe Üniversitesi nükleer mühendislik dalından BSc ve MSc dereceleri vardır. 1995 yılında TAEK’e girmiştir. Sinop NPP yer seçiminde çalışmıştır. Rusya Akkuyu NPP şartlarını hazırlamıştır. Türk milli regülasyon yaklaşımı güvenlik detayları, reaktör emniyeti detayları ve lisanslama üzerinde çalışmaları vardır. BÖLME sunumunda Türkiye’nin nükleer güç programını, ardından resmi kurumsal ve organizasyonel alt yapımızı tanıttı. Nükleer düzenleme ile ilgili gelişme sürecini ve düzenleyici kurumları, düzenleme ile ilgili yasal çerçeveyi anlattı. Konuyla ilgili olan uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin kronolojik olarak listesini gösterdi. Nükleer güvenlik mevzuatının güncel durumunu değerlendirdi. Yeni kanundan önce ve sonra lisanslama sistemini ve yeni lisanslama düzenlemesini ile Akkuyu ve Sinop lisanslaması için düzenleyici faaliyetler hakkında önemli bilgiler verdi. Nükleer Düzenleme Kurumunun (NDK) teşkilatını ve görevlerini anlattı.

Cambridge Üniversitesinden WNA’yı temsilen katılan Greg KASER, Nuclear Project: Economics and Nuclear Structuring (Nükleer Proje: Economi ve Nükleer Yapılanma) başlıklı konuşmasında nükleer gücün ekonomisinden, nükleer yapılanmadan bahsetti. Periyodik nükleer pazar yazarı, ekonomist olan KASER, 2100 yılında dünyada 30-35 nükleer devlet olacağını söyledi. Nükleer Enerji Ajansının (NEA) her dört yılda bir dünyada elektrik fiyatlarını bildiren bir kitap hazırladığını, kitabın ücretsiz olarak dağıtılmakta olduğunu anlattı. Bir güç reaktörünün ömrünü doldurduktan sonra bulunduğu yerden "sökülmesi için 300 milyon dolar harcandığını ondan öğrendik. Modüler olarak aynı tip güç reaktöründen 6 veya 8 tanesinin aynı yerde yapılmasının getireceği büyük ekonomik faydalardan bahsetti. 

WNU Kursunun direktörü Patricia WIELAND Effective Nuclear Communications (Etkin Nükleer İletişim)başlıklı konuşmasına önce etkin nükleer iletişimde amacınızın ne olduğunun, ne elde etmek istediğimizin belirlenmesi (ki bunlar güvenilirlik, halkın korunması, iyi itibar, yatırım vb. olabilir) gerektiğini belitti. İletişimin amaca ulaşmada yardımcı olabilmesi için hedef kitleniz kimdir sorusunu yöneltti. İki yönlü iletişimi tanımladı. Paydaşların kararlardan etkilenebileceğini Golan örneğiyle anlattı. İletişimde hedef kitleleri, paydaşları tanımladı. Özellikle hedef kitleler ve paydaşlarla iletişim konusuna konsantre olan konuşmasında paydaşlarla iletişim köprüsü kurmanın yollarını merkezde dört ayrı grup göstererek bunları: 1- Medya fikir liderleri, halk, 2- Nükleer dernekler, birlikler, 3- Küresel nükleer sanayi, 4- Küresel karar vericiler ve etkileyenler olarak tanımladı. Bunlar arasında köprü oluşturmak üzere her grup için iletişim yollarını anlattı. İletişimde dikkat edilmesi gereken en önemli hususun güven olduğunu, güven sarsıldığında geri kazanmanın çok zor olduğuna işaret etti. Strateji geliştirme yolları üzerinde durduktan sonra ABD’den bir örnek olarak NEI kamuoyu yoklaması verdi. Son olarak acil durum mesajlarında dikkat edilmesi gereken hususları anlattı.

Elina TEPLINSKY Contracts, Insurance, Liability (Sözleşmeler, Sigortalar, Sorumluluk)başlıklı sunumunda endüstrinin bakış açısından nükleer hukuk, sözleşme ve yükümlülük konusunda nükleer endüstrinin problemlerini ve yasal çözümler için önerileri anlattı. Yeni girenler için nükleer santral kontratlarıyla ilgili olarak özellikle projede gecikmeler ve maliyet aşımı gibi sorunlara karşın geçmiş deneyimlerdeki dersleri göz önüne alan riske duyarlı EPC kontratları (anahtar teslimi) üzerinde durdu. Bu tür kontratlarla ilintili olarak regülasyon meselelerini anlattı. Konuşmasının ikinci bölümünde ele aldığı “Nükleer Sorumluluk ve Sigorta” ile ilgili olarak önemli açıklamalarda bulundu. Muhtemel ciddi kazalara karşı nükleer sorumluluk korunması kavramından söz etti. Hasar tahminleri ve ödenen hasar talepleri ile ilgili olarak geçmiş kazalardan örnekler verdi. Uluslararası nükleer sorumluluk rejimini ve modern nükleer sorumluluk rejiminin anahtar elementlerini anlatımı fevkalade ilginçti. Bunlar arasında Türkiye’nin CSC’ye dahil olmadığını söyledi. Ayrıca ticari meselelerden tedarik kontratları, finans meseleleri, nükleer sigorta havuzları hakkında verdiği bilgiler de ilk defa dinlediğimiz ilginç açıklamalardı. 

Greg KASER Supply Chain Management for the Nuclear Industry (Tedarik Zinciri Yönetiminde Uluslararası İş birliği) başlıklı sunumu keşke Türk sanayicilerinden çok daha fazla katılımcı dinleyebilseydi. KASER, önce meselenin en zor kısımlarını nükleer gücün diğer elektrik üretim seçeneklerinden farklı ve üstün olmasını sağlayan hususları tamamen birbirine entegre olan ekonomi, kapasite ve kalite olarak inceledi. Tedarik zincirini altı katmandan oluşan bir piramit şeklinde her katmanın ekipman gruplarını göstererek, tüm katmanların yüksek standartlara uygun olması gerektiğini vurguladı.  Çok ilginç bulduğum Sahte, Hileli ve Şüpheli Kalemler (CFSI'ler) tanımını yaptı. Kalite yönetim sisteminin nükleer güç endüstrisinde daha titizlikle üzerinde durulduğunu nükleer tedarik zinciri için ISO 9001 e ilaveten ISO 19443 ‘ü anlattı. Nükleer tedarik zincirine dahil olabilmek için mükemmelliği yakalamak için iş mükemmelliği modelleri üzerinde durdu.  

İkinci günü teknik oturumlarının ardından tedarik zinciri ve lokalizasyon konusunda kritik isimlerin panelist olduğu açık oturuma geçildi. Round Table: On the Localization Development Activities with the Role of National and International Organizations.(Yerelleştirme Faaliyetleri ÜzerineUlusal ve Uluslararası Kuruluşların Rolü). WNU kursunun buikinci açık oturumunun koordinatörü Necmi DAYDAY’dı. Konuşmacılar ise Greg KASER, (WNA’dan) TIMUR GABYASH Head of BOO Projects Development, Rusatom Energy International (REIN JSC) ve Jean-Philippe GIRARD (Nuclear Advisor) da katıldılar. Oturumda söz alan bütün konuşmacılar “lokalizasyon” adı altında uzun açıklamalarda bulundular. Aradaki tartışmalar ve sorularda bunun anlamının nükleer teknolojiye yeni giren ülkelerde (Türkiye gibi) yerli sanayinin nükleer santral yapılırken, araç, gereç, malzeme, know-how ile belli oranlarda nükleer tedarik zincirine katılabilmesi olduğunu öğrendik.

Oturumun koordinatörü DAYDAY, makul maliyetlerle güvenliği sağlamak için temel koşulun güvenilir tedarik zincirleri kurmak olduğunu belirtti. Konuşmacılara tedarik zincirine çeşitli ulusal ve uluslararası kurallar ve standartlar nasıl dahil edilir? Sahtecilikle mücadelede küresel çabalar nasıl birleştirilebilir? Kalite yönetim sistemi nasıl belgelendirilebilir gibi sorular yönelterek oturumu açtı.

Jean-Philippe GIRARD, NucAdvisor’da danışman, lokalizasyonu Türkçe “yerelleştirme” olarak tanımladı. Lokalizasyonun anlamını ayrıntılarıyla izah etti. Lokalizasyon faaliyetlerinin ne zaman ne ölçekte yapılması gerektiğini açıkladı. Bunun için bütün parametrelerini dahil eden potansiyel lokalizasyon senaryolarını içeren bir model geliştirdiklerini anlattı. 

Cambridge Üniversitesi’nden Greg KASER, daha önceki teknik oturumda ekonomik konulardaki görüşlerine ilaveten yeni girenler için teknoloji transferi ve lokalizasyonu özetle şöyle anlattı: Lokalizasyon demek, güç reaktörünün yapıldığı sahada yerli sanayi ile çok iyi ilişkiler kurarak ASTM, ASME standartlarına uygun güç reaktörünü tamamlayıcı parçalar yapmak demektir. ASTM, American Standards of Testing Materials, ASME ise American Standards of Mechanical Engineers demektir. İlaveten ISO 9001 Quality Control Standartları, IAEA Standartları, ISO 19443, AS/EN 9100 standartları vardır.  

Son konuşmacı Timur GABYASH (Head of BOO Projects Development, Rusatom Energy International (REIN JSC) AKKUYU NPP Project Status. Local impact başlıklı sunumunda öncelikle nükleer teknoloji sağlayıcısı olarak Rosatom’u tanıttı. Halen Rusya’da işletilmekte olan 36 NGS ünitesi, Rusya ve diğer ülkelerde tasarım ve inşa halinde 42 ünitenin olduğunu anlattı. Rosatom’un 250 binin üzerinde çalışanı olduğunu, sadece güç reaktörleri değil araştırma reaktörleri filosuyla da dünyada ilk sırada olduğunun söyledi.   VVER-1200 teknolojisinin özelliklerini ve Akkuyu projesinin gelişim sürecini, BOO modelini tanıttı. Projenin kilit ortaklarını ve satın alma prosedürlerini anlattı. Lokalizasyonda inşaat ve kurulum için Türk müteahhitler ile sözleşme imzalandığını bilgisini verdi.

Lokalizasyon oturumunun ardından arkadaşlarla sohbetlerimiz ve düşüncelerimize göre, teknoloji transferi ve lokalizasyonda en elle tutulan nokta, güç santralının yapıldığı noktada yerli sanayiinin yapabileceği güç santrali parçalarının, istenen kalitede üretilip santralı yapan firmaya satılmasıdır. Sinop Santralı için Japonlara yerli firmalarımızın yaptıkları parçalar tanıtılmış, Japonlar alabilecekleri parçaları bir liste halinde sunmuşlardır. Lisan zorlukları yüzünden Rosatom’a yapılacak teklif gecikmiştir. Üzerinde çalışılmaktadır. Bu yol bizi teknoloji transferine direkt olarak götürür. Lokalizasyon ya da tedarik zincirine girmeye niyetli olan firmalara nükleerin olmaz ise olmaz koşulu olarak güvenlik ve emniyet kültürü eğitimleri verilmeye başlanmalıdır. Rus, Japon, Fransız ya da Çin mevzuatları onların Türkçeye kazandırılmaları zordur. GÖKTEPE’nin söylediği gibi Akkuyu ya da diğer NGS projeleri çok uzun ince bir yoldur. Meşakkatlidir. Ancak sonundaki ışık, ülkemizin nükleer güce sahip olması, temiz elektrik üretimi, bilim ve teknolojide, nükleer Ar&Ge de ulaşacağımız hedefler her türlü meşakkate değer. Bu yolda yürüyen herkese sabır ve başarılar diliyorum.

Doç. Dr. Çetin ERTEK 

04.06.2019