Sakarya’da Havai Fişek Fabrikasında Meydana Gelen Patlamanın Güvenlik Kültürü ile ilgili boyutu üzerine düşünceler

Sakarya’da Havai Fişek Fabrikasında Meydana Gelen Patlamanın Güvenlik Kültürü ile ilgili boyutu üzerine düşünceler

Patlama diye tanımlanan bir olay, genel olarak fiziksel, kimyasal veya nükleer nitelikte bir reaksiyon olup, ışık, ısı, ses, radyasyon (*) ve şok dalgası şeklinde hızlı bir enerji salınımı ile sonuçlanır. Dolayısıyla meydana gelme ihtimali çok düşük de olsa ciddi sonuçları itibarıyla ihtimalli güvenlik analizcileri açısından büyük önem arz eder. (*) Radyasyon burada enerji yayılımı, ışınım anlamında olup iyonize radyasyon, radyoaktivite ile karıştırılmamalıdır.                                                                                                    

Sakarya Hendek'te havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020 tarihinde saat 11.15 de meydana gelen patlama ile ilgili haberler medyada yer almaya devam ediyor. Kaza sonrası ilk üç gündeki sonuçları itibarıyla, 7 kişinin yaşamını yitirdiği, 97 kişinin yaralandığı, fabrikada 189 işçinin çalıştığı, çevrede pek çok binanın hasar gördüğü basında yer aldı.  

Ülkemizde bildiğimiz kadarıyla, Sakarya’dan önce bir havai fişek kazası, 2008 yılında İstanbul Davutpaşa’da yasal olmayan bir tesiste meydana gelmiş, patlama sonrası   22 ölüm, 100 yaralanma olarak basında yer almış, resmi rakamlara göre 17 ölüm, 40 yaralanma olarak kayıtlara geçmişti.

Sakarya Hendek havai fişek tesisi kazasının sonuçlarının risk değerlendirilmesi; can kaybı, yaralanmalar, sakatlıklar, ekonomik kayıplar, çevre tahribatı, psikolojik ve sosyo-ekonomik etkilerin analizi zaman alacaktır.

Hendekteki patlamanın “ihtimalli güvenlik takdiri” boyutu ile ilgili ilk düşüncelerimizi değerlendirmekteyken, bu olayın hemen ardından 6 gün sonra, 9 Temmuz 2020 tarihinde ikinci patlama meydana gelmiştir.  Hendek’te patlamayan maddelerin bir başka yere taşınarak imhası sırasında meydana gelen bu olay, ihtimalli kaza zincirleri senaryolarının gerçekleşmesinin acı bir örneği olup 3 askerimizin şehit olması hepimizi derinden yaralamıştır. Her iki olayda risk ve güvenlik zafiyetidir. Güvenlik liderliğinin gelişmemiş olmasıdır.  Dolayısıyla bu olaylar ülkemizin nükleerde yetişmiş, ileri düzeyde güvenlik eğitimi almış olan uzmanları olarak bizleri; güvenlik kültürümüzün geliştirilmesi için yerli sanayicilerimiz ile iş birliği yapmak üzere tekrar gayrete getirmeye vesile olmuştur.  

Dünyada Havai Fişek Kazaları

Havai fişek kazaları dünya genelinde sık rastlanan kaza ve olaylar arasındadır. Bunlarla ilgili olarak da yüz yıldan fazla bir süredir oluşan istatistiki bilgi, kaza ve olayların veri tabanı, son yıllarda ise çok daha ayrıntılı olarak oluşturulan bilgi kaynakları mevcuttur. Havai fişek kazaları üretim sırasında ve kullanım sırasında ortaya çıkmaktadır.

Havai fişek imalatı ve kullanımı ile ilgili olarak, 1894 yılından itibaren kayıtları tutulan veri tabanına göre; fabrikalar, depolar, gece kulüpleri, mağazalar, pazar yerleri ve açık havada yapılan havai fişek gösterileri sırasında, çeşitli ülkelerde meydana gelen kaza ve olaylarda çok sayıda ölüm ve yaralanma meydana gelmiştir.

Havai fişek kazalarını ikiye ayırabiliriz.

1-    İmalat tesisleri fabrikalarında, taşıma ve depolama sırasında meydana gelen olaylar: Mesleki ve endüstriyel kazalar ve mesleki riskler.

2-    Havai fişek kullanımı, gösterileri sırasında meydana gelen kullanıcıları ve seyircileri, halkı ve bireyleri kapsayan olaylar: Mesleki olmayan kazalar ve riskler. 

Son yüz yıla baktığımızda tüm dünyada teknolojik kazaların (imalat tesisleri ve depolama alanlarında) alınan güvenlik tedbirleri ve katı kurallarla azaldığını ancak kullanıcılardan kaynaklanan ve gösteriler sırasında ortaya çıkan olay, ölüm ve yaralanmaların çeşitli ülkelerde ortaya çıkmaya devam ettiğini görebiliriz. 

Örneğin 2004-2009 yılları arasında ABD de havai fişeklerle ilgili olarak meslek dışı yaralanma oranı yılda yaklaşık 9 ila 10 bin kişi arasında değişiyor. ABD de yayınlanan bir makalenin başlığı: “Havai fişek Gerçekleri: 2017'de 8 Ölüm, 12.900 Yaralanma; 900 milyon dolarlık satış” olarak tüm gerçekleri çok güzel yansıtıyor. Son veriler ise 2019 yılında 10 bin yaralanma (her 100 bin kişide 3 yaralanma)12 ölüm olarak kayıtlara geçmiş. (Ref: 2019 Fireworks Annual Report U.S. Consumer Product Safety Commission). ABD de sadece ulusal bağımsızlık günü kutlamalarında havai fişek satışlarının yaklaşık 600 milyon dolar olduğu düşünülürse hem satış hem de sigortacılık için büyük bir pazardır. ABD, Çin, Hindistan, Avrupa ülkeleri, Brezilya,…ister Batıda ister Doğuda olsun pek çok toplum için havai fişek (ateşli, ışıklı diğer gösteri araç ve oyuncakları dahil) vaz geçilmez cazibesini yüzyıldır devam ettiren bir sektördür. Daha da gelişecektir.  Dolayısıyla hem üretim ve depolamada hem de gösterilerde kullanımda çok daha etkin güvenlik önlemleri alınması gerekmektedir. Ülkelere göre değişmekle birlikte resmî kurumlar yasal prosedürleri ve denetimleri daha etkinleştirirken, üretici firmaların da daha fazla güvenlik yatırımı yapması elzemdir.

 

GÜVENLİK KÜLTÜRÜ BOYUTU

Aslında burada tartışılması gereken konu “güvenlik kültürü” meselesidir. Konuyla ilgili olarak, nükleer enerji ve güvenlik; ihtimalli risk takdiri ve çevre güvenliği alanlarında deneyimlerimize istinaden araştırma, uygulama ve gözlemlerimiz doğrultusunda görüşlerimi paylaşmak istedim. Yıllardır Türkiye’de nükleer teknolojiyi savunurken ülkemize getireceği en büyük artıların başlında güvenlik kültürünün gelişmesinin olacağını vurgulayıp durduk.  İleri teknolojik tesislerin, özellikle tehlikeli madde içeren tesislerin ihtimalli risk analizi ve yangın güvenliği için eğitim programları geliştirdik.

Son olayların ışığında “Bir ülkenin gelişmişliğinin en önemli çağdaş göstergelerinden biri o ülkenin güvenlik kültürü dür” vurgusunu bir kez daha tekrarlamak isterim.

Batılı ülkelerde güvenlik, çevre koruma, atık yönetimi gibi en önemli kavramlar nükleer konularda uygulamaların artışına paralel olarak gelişmiş ve yerleşmiştir. Her türlü olasılık altında güvenliği en üst seviyeye getirmek üzere sürekli yeni yöntemler geliştirilmiştir. Kazalarda insan faktörünü ele alan “insan güvenilirliği” bir mühendislik dalı haline gelmiştir.  Başta nükleer olmak üzere, ileri teknolojik tesislerde, uzay üslerinde, büyük sanayi kuruluşlarında, tehlikeli madde işleyen fabrikalarda, enerji santrallerinde, hava, kara, deniz nakliyatında, ulaştırma ve inşaat sektörlerinde güvenliğin en üst düzeylere arttırılması için gereken yatırımların yapılması öncelik kazanmıştır. Keza tesislerin güvenlikle ilgili PR programları ve acil durumlarda risk yöneticilerinin davranışları gibi konular da önemle ele alınmaktadır.

Tüm bu tedbirler ise sistemleri daha güvenli ancak çok daha pahalı hale getirmiştir. Güvenli, daha güvenli, en güvenli… derken “how safe is safe enough” tartışması uluslararası güvenlik meselelerinin odak noktasına yerleşmiştir.

 

Güvenlik kültürü; nükleer teknolojide ortaya çıkmış ve geliştirilmiş olan bir kavramdır. Temel bir felsefedir. Güvenlik kültürü; herhangi bir firma, kuruluş, tesis bünyesinde “GÜVENLİK” değerine her kademede öncelik verilmesidir. Nükleer güvenlikte geliştirilmiş olan ihtimalli risk ve güvenlik değerlendirmeleri tüm sanayi kuruluşlarında özellikle tehlikeli madde bulunduran tesislerde uygulanmalıdır.                                                                                                                             

Ülkemizde son yıllarda iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli adımlar atılmış, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında resmî gazetede yayınlanmıştır. Bu kanun uyarınca da çeşitli yönetmelikler hazırlanmıştır. Uygulama ve denetleme tarafında ise önümüzde daha uzun bir yol olduğu gerçeği ortadadır.

Maalesef toplumumuzda gelişmiş güvenlik kültürümüz yoktur. Günlük yaşantımızda ortaya çıkan kazaların ve iş kazalarının frekansı da hayli yüksektir. Doğal afetlerin (yangın, deprem, sel) ortaya çıkma olasılığı da yüksektir. Ancak toplum olarak genelde risk faktörlerine ve kazalara karşı kaderci bir tutum sergiliyoruz.                                       

Artık ülkemizde son yıllarda gelişen çevre bilincini biraz daha ileriye götürmenin ve çevre güvenliği kavramını toplumumuzun her kesimine yavaş yavaş yerleştirmenin zamanı gelmiştir.

Güvenlik ya da geniş anlamıyla çevre güvenliği felsefesinin ana prensibi kazaları, istenmeyen olayları engellemek, olmadan önce tedbir almaktır. Keza meydana gelebilecek doğal afetlere karşı ön hazırlıklı olmak, olduğunda ise zararlarını en aza indirebilmek üzere tedbirli olmaktır. Teknolojik, endüstriyel, günlük kazalar, patlamalar veya doğal afetler olduktan sonra sonuçlarını temizlemeye çalışmak değil! Her şeye rağmen kazalar veya doğal afetler meydana geldiğinde ise, sadece suçlu aramak ve hafif cezalarla geçiştirmekten öteye gidilerek aynı veya benzer olayların tekrar meydana gelmemesi için dersler alınmalı, acil tedbir paketleri hazırlanmalıdır.  Aynı hataların, benzer ihmallerin, benzer kazaların, patlamaların vb. tekrar   olmaması için her türlü ihtimal değerlendirilerek güvenlik önlemleri kademe kademe arttırılmalıdır.

İşte güvenlik kültürü ancak böyle geliştirilebilir. 9.07.2020

 

B. Gül Göktepe

NUTEK Enerji 

www.nutekinc.biz